Doğumdan 6 yaşa kadar bir gelişim sürecini içeren
okul öncesi dönemde çocuk; hem bireysel varlığını fark ettiği hem de çevresiyle
sürekli etkileşimde bulunarak çevresini tanımaya çalıştığı, bundan hareketle
sosyal deneyimler kazandığı bir aşamadan geçer. Çocuğun bilişsel, dil, motor,
sosyal ve duygusal gelişimi bu zengin yaşantıları sonucu gelişir. İşte çocuğun
bu yaşantılarında tarihin rolü nedir, tarih öğretimi hangi yollarla
gerçekleştirilebilir; bunlardan bahsedeceğiz.
Tarih geçmişte
yaşamış insanların faaliyetlerini ve birbirleriyle olan ilişkilerini; yer ve
zaman göstererek, bilgi, belge, ve kanıtlara dayandırarak, neden-sonuç ilişkisi
gözeterek, tarafsız bir şekilde anlatan bilim dalıdır. Yani tarih sadece
olayları incelemez, bu olaylar arasındaki bağlantıları ve diplomatik ilişkileri
de anlamayı gerektirir. Bu açıdan
bakıldığında çocukların buna dönük muhakeme becerileri henüz gelişmemiştir.
Tarih olduğu gibi öğretilemez, daha doğrusu
çocukların anlaması beklenemez. Çevremizde çoğu insan bile tarih dinlemeyi,
araştırmayı sıkıcı bulurken dış dünyayı oyun ile anlamaya çalışan, eğlenceyi
sürekli merkezde görmek isteyen ve soyut düşünemeyen çocuklarımıza tarih
sıkıcı, yorucu ve bunaltıcı gelecektir. Çocuklara tarihi olduğu gibi veremeyiz
fakat onların tarihsel düşünme becerilerini geliştirebiliriz. Peki bunu nasıl
yapabiliriz?
Türkiye’de 2013 Okul Öncesi Eğitim Programı’na
baktığımızda “Zamanla ilgili kavramları açıklar.” kazanımını görmekteyiz.
Göstergeleri ise: “Olayları oluş zamanına göre sıralar. Zaman ile ilgili
kavramları anlamına uygun şekilde açıklar.” Çocuklar için zaman kavramı
soyuttur. Çocuk, olayları kendini merkeze alarak anladığı yani benmerkezci
düşünme yapısına sahip olduğu için zaman kavramı öğretilirken kendi yaşamı ve
yakın çevresiyle ilişkilendirebileceği durumlardan yararlanılabilir. Mesela “dün
oynadığın oyun” “sabah kahvaltıda yediğin yiyecekler” “hafta sonu evinize
gelecek olan misafirler” gibi zaman kavramları… Çocuğun bilişsel düzeyi
doğrultusunda yapılan zamanla ilgili etkinlikler de bu kavramların pekişmesini
sağlar. Ayrıca saat, takvim gibi araçlara çocuğun dikkatini çekmek, zaman kavramının
öğretiminde yardımcıdır.
Yine, çocuğun kendisi ve ailesinin geçmişi gibi
bireysel deneyimlerinin merkeze alınması etkili olacaktır. Örneğin çocuk iki
yıl önce başına gelmiş, mutluluk duyduğu bir olayı hatırlayabilir ve bunun
geçmiş zaman olduğunu bilir. Çocuğun çevresine baktığımızda anne ve babasının çocukluk
fotoğraflarını görüp merak duyabilir. Ebeveynler “Biz çocukken şu oyunları
oynardık, böyle oyuncaklarla oynardık.” gibi ifadelerle çocuğun ilgi alanlarına
da hitap ederek geçmişlerinden bahsedebilirler. Aynı şekilde çocuğun
bebekliğine ait olan eşyalar ona gösterilerek “Bak, sen bu patiği bebekken
giyerdin.” gibi ifadeler, onun kendi kişiliğinden yola çıkarak geçmişi anlamasına ve
yorumlamasına olanak tanır. İşte bu şekilde çocuklar önce kendileriyle ilgili
olan bilgileri somut olarak öğrenme fırsatı bulurlar. Daha sonra bu öğrenmeler yaş
ilerledikçe komşular, toplum, devlet, millet, dünya… şeklinde genişler. Kısacası bizim
yapabileceğimiz, bu genişleme sürecinde çocuklara temel oluşturabilmek.
Bayrak, marş gibi ülkemize ait simgelerin ve Atatürk
gibi tarihimizdeki önemli kişilerin tanıtılması, milli bayramların kutlanması; ülkemizin
geçmişine dair çocukların fikir sahibi olması ve geleceğin bilinçli yurttaşları
olmaları için atılan temellerden biridir. Atatürk ile ilgili ya da milli
bayramların neden kutlandığına dair çocuklarla sohbet edilirken basit, temel
bilgilere yer verilmelidir. Örneğin Cumhuriyet Bayramı ile ilgili “Cumhuriyet ne
demektir? Neden süslemeler yapılıyor? Evlere, caddelere bayraklar neden
asılıyor?” hakkında çocuklarla sohbet edilip, bu bayramla ilgili kısa
bilgiler verilerek süslemeleri çocuklarla birlikte hazırlamak onların aktif
katılımını da sağlar. Ayrıca milli bayramların anlamlandırılmasında çeşitli videolar,
belgeseller gibi görsel materyaller etkili olacaktır.
Tabii
ki her alanda olduğu gibi çocuğun karşısında bir örnek olması -yani bizler- çok
mühimdir; bayramlarımızı coşkuyla kutlayalım ki bu heyecanı çocuğumuza
geçirebilelim, bizim bu topraklarda yaşamamızı sağlayanlara saygı duyarak, ülkemizin
güzelliklerini koruyarak (yere çöp atmayarak bile), her işi hakkıyla yaparak
çocuğumuzun bunu görmesini hatta hissetmesini sağlayabiliriz.
Bugün diktiğimiz
fidanlar, yarın orman olur; ülkemize can, nefes olur.
Boşuna
demiyoruz “Onlar bizim geleceğimiz.” diye…
Sevgiyle
kalın…
Kutluyorum.
YanıtlaSilTeşekkür ederiz. :)
SilGeleceği değiştirmek için de sürekli kendimizi yenilemeliyiz .....Yaşımız kaç olursa olsun ....Ne kadar sade ve açık bir dil anlatımı tebrik ediyorum
YanıtlaSilTeşekkür ederiz. :)
Sil